Kadın, Gebelik, Yemek Tarifleri, Güzellik ve Bakım

Problemli Çocuklar

  • 04 Eylül 2010
  • 5.960 kez görüntülendi.
Problemli Çocuklar

Dünya kurulduğundan beri ne kadar insan gelmiş geçmişse, o kadar da değişik kişilikte ve ayrı huyda insan yaşamıştır. Bundan sonra da bu düzen devam edip gidecektir.

Esas olan insanın bulunduğu ortama uyabilmesi ve “sosyal insan” olmasıdır. Yani yaşadığı çevrenin görenek ve geleneklerine uyum sağlayabilmesi ve etrafı için problem olmamasıdır.

Uyum, çocukta var olan özelliklerle, çevre arasında dengeli bir bağlantı kurulabilmesi ve bu ilişkinin sürdürülmesidir.

Doğumdan, büyümenin durduğu 18-20 yaşlarına kadarki devrelerde meydana ; gelen zorluklara, kötü çevre şartları da eklenince duygusal sapmalar görülür. Bütün bu olumsuz etkiler, davranış bozuklukları ve uyum güçlükleri şeklinde belirir.

Çocuğun kişilik kazanması için olumlu çevre şartları yanında, güven veren, sıcak aile sevgisinin de rolü büyüktür.

Çocuğun iradesi dışındaki sebeplerden oluşan öfke, kin, korku, nefret, üzüntü, sıkıntı, hayret, isteksizlik, durgunluk, neşe ve sevgi çocuğun duygularına yön verir ve kalıcı kişiliğin meydana gelmesinde rol oynar.

Çocuk kendine göre önemli bir sorunla karşılaşır, bunu irade, akıl, mantık ölçülerine göre yenerse, aşılan her engel ruhsal ve duygusal gücü arttıracak, çocuğa kişilik ve olgunluk kazandıracaktır. Bundan sonraki birikimlerle, aile koruyuculuğu zamanla azalacak, bağımsız ve uyumlu davranışlara yönelecektir.

Problemli Çocuklar

NORMAL SAYILAN UYUM BOZUKLUKLARI

Çocukların hafif, tatlı yaramazlıkları normal sayılmalıdır.

“Çocuk dediğin, olduğu yerde oturur, söz dinler, hiçbir şeye karışmaz, hiçbir şeyi karıştırmaz, ağlamaz, verirsen yer, vermezsen istemez” şeklindeki bütün bu düşünceler, normal olmayan düşünce ve anlayışların belirtileridir. Bilakis, bu sayılan özellikteki çocukların zekâ geriliği bakımından incelenmesi gerekir ve konumuz dışıdır.

Çocuklar ara sıra söz dinlemeyebilir, yaramazlık yapar, olaylara reaksiyon gösterir. Aşırı olmamak kaydıyla döküp saçar. Söylenenin tersini yapabilir. Kardeşleriyle ara sıra didişir ve kavga edebilir. Bu gibi çocukları “problemli çocuk grubuna sokmamak gerekir. Ama bu davranışların aşırıları ve sürüp gitmeleri uyumsuzluk olarak düşünülmelidir.

UYUMSUZLUK NEDENLERİ VE AİLENİN ETKİSİ

Okul öncesi dönemde aile, çocuğu yarınlara hazırlayan ve sosyal deneyimler kazandıran en etkili kurumdur. Anne-baba ailenin diğer fertleri yanında çocuğa yaklaşım bakımından birinci derecede rol alır. Anne-babanın kişiliği çocuğu çok etkiler. Diğer taraftan amca, dayı, hala, teyzeler de ikinci derecede rol oynayabilirler.

Çocuğun yetiştiği ailenin, sosyo-ekonomik ve kültürel seviyesi, ilk sosyal deneyimlerin ve duygusal gelişmelerin temelini teşkil eder.

Kültürel seviyesi yüksek aile birimlerinde, çocuğun olumlu yönde yetişmesi olağan sayılmasına rağmen, sosyo-ekonomik düzeyi düşük ve sert tutumlu aile çocuklarında saldırganlık, karşı çıkma gibi uyumsuz davranışlar kazanılması daha kolay olmaktadır.

Anne babanın bilerek veya bilmeyerek her çocuğuna karşı tutumları değişik olabilmekte, bazı çocuklarına karşı hoşgörüsü, sevecenliği yeteri kadar veya fazla olmakta, bazılarına karşı ise sert tutum gösterebilmekte, baskı yöntemiyle, arzulanmayan kişiliksiz, uyumsuz ve problemli çocuk yaratılabilmektedir.

Aile fertlerinin, çocuğu olumlu yönde etkilemeleri, çocukla aralarındaki duygusal bağın kuvvetine bağlıdır. Ayrıca çocuğun yaşı ne kadar küçük olursa, o oranda başarının fazla olduğu görülmektedir. Yaş büyüdükçe aile dışı kişilerin ve arkadaşların etkisi gittikçe artmaktadır.

Anne babanın kendi çocukluk yıllarındaki deneyimleri, şimdiki tutumlarına etkili olmaktadır. Genç kızlık yıllarını, aşırı baskı altında geçiren bir anne, kendi anne babasından sevgi ve anlayış görmeden büyüyen bir babanın çocukları çok talihsizdir.

Anne ve babanın kendi aralarındaki geçimsizlik ve iletişim bozuklukları da çok kere çocuklara yansır. Eşiyle anlaşamayan bir anne tüm sevgisini çocuğuna verip, ona aşırı ihtimam göstererek, yarınlara hazır olmayan, dayanıksız bir çocuk meydana getirir. Bazen de babasının kötülüğünü, devamlı çocuğa aşılayarak, körpe dimağlara kin ekilir. Böylelikle, saldırgan, haşin, uyumsuz bir çocuk karşınıza çıkar.

dışı tepkileri, çocuğun kafasını ölüm düşüncesiyle doldurur. Kendini korumasız ve yalnız hisseden çocuk bunalıma girer.

Eğer çocuk yedi sekiz yaşlarında ise, ölen kardeşiyle eskiden yaptığı rekabeti ölüm sebebi olarak görür. Kendini suçlayan çocukta kolayca duygusal sapmalar görülür. Eğer zamanında gerekli önlemler alınmazsa bu sapmalar kalıcı olabilir.

PROBLEMSİZ BİR ÇOCUK İÇİN ANNE BABALAR NELERE DİKKAT ETMELİDİR?

1- Anne ve babalar, çocukların -belli ölçüde-kendi kendini idare etmelerine ve bu hususdaki girişimlerine yardımcı olmalı, “yaşı küçük” diye engel olunmamalıdır.

2- Gelişim, kişilik kazanma ve kendine güvenme yeteneklerini artırdığı gerekçesiyle, çocuğun oyun faaliyetine zaman ayırmalı ve tehlikeli oyuncaklardan korunmalıdır.

3-Aile içinde çocuk, toplu yaşama kurallarına uymaya alıştırılmalı, hafif cezalarla yetinilmeli hiçbir zaman dayak gibi bedensel cezalar uygulanmamalıdır. Çünkü küçük çocuk kabahatin ne olduğunu henüz bilmeyebilir. Gereksiz ve haşin ceza yöntemlerinin, çocuk büyütme ve eğitiminde asla yeri yoktur.

4- Çocuğa, kapasitesine göre sorumluluk vermek kendine güven duygusunu artırır. Bu hususta hiçbir zaman aşırıya kaçmamalıdır.

5- Anne ve babalar çocuğu iyi tanımalı, onların ilgi ve yeteneklerini hesaba katmalı, o doğrultuda yönlendirmeli ve çocuğun her zaman çocuk olduğunu hatırdan çıkarmamalıdır.

6- Evdeki bütün çocuklara aynı ilgi gösterilmelidir. Sevildiğini bilen çocuğun istenildiği şekilde yetiştirilmesinin daha kolay olduğu bilincinde olunmalıdır.

7- Aile içinde, çocuğun yanında tartışma yapılmamalı, diğer bir çocukla kıyas yoluna gidilmemeli, her çocuğa özgü nitelikler bulunabileceği daima hatırda tutulmalıdır.

Parçalanan Aile ve Çocuk: Anne baba ayrılığı, ölümle veya boşanmayla olur. Görev icabı uzun ve geçici ayrılıklarda da olabildiği gibi, çocuğu etkilemek şekilleri, hep aynı görülmektedir. Parçalanan ailelerin çocuklarında davranış ve uyum bozuklukları daha çabuk oluşur. Sokağa düşmüş çocukların, ahlâk dışı yollara sapmış bireylerin geçmişleri incelendiğinde, ana baba ayrılıkları geniş yer tutar. Korumadan uzak kalan çocuk, kendini boşlukta hisseder. Her türlü etkiye açık hâle gelir.

Anne-baba ayrılıklarında çocuk, ayrı kaldığı baba veya annesinin hatırasını hemen unutamaz. Bu durumun oluşturduğu psikolojik baskı çocuğu uyumsuzluğa sevkeder.

Boşandıktan sonra olgun davranabilen eşler, çocuklarıyla ilgiyi kesmez veya arayı bozacak işlere girişmez ise, bundan daha çok çocuklar faydalanır.

Annesine bırakılmış çocuğa babanın bol hediye alması, çocukla gereğinden fazla ilgilenmesi, anneyi ters yönde etkiler.

“Sıkıntıyı çeken benim çocuk babasını seviyor” düşüncesine kapılan anne, babayı kötülemeye başlar ve çocuk tehdit edilir. Mazlum olan çocuk bütünüyle kötü duygulara açık hâle gelebilir.

Evliliğin bozulması, ana-babalar arasında kişilik bozukluklarına yol açabilir. Daha çok annede görülen bu kişilik bozuklukları, çocukta da belirmeye başlar ve sinsice gelişir. Ahlâkî sapmalara kadar gider.

Ayrılan eşler, bazı defalar kendi kendilerini suçlarlar. Bu durumdaki annelerin çocuğuyla ilişkisi değişir ve kendisi yardıma muhtaç hâle gelebilir.

Toplumumuzda boşanmanın acısını ve sıkıntısını kadınlar çeker. Çünkü kadınlarımız istenilen şekilde ekonomik rüşte erişmemişlerdir. Medenî kanunumuz kadınları korumamaktadır. Aile düzeni iyiyken edinilen ekonomik güçten, kadınlar payını alamamaktadır. İşte bu ekonomik güçsüzlük, kadını dirençsiz hâle getirmekte ve bunalımlara sürüklemekte ve bu durum aynen çocuğuna da yansımaktadır.

Bunalıma giren anne, çocukları babaya göstermeyerek öç alma yolunu seçebilir. Ancak bu yolla çocuğunu cezalandırdığının farkında bile değildir.

Boşanmış Eşlere Tavsiyeler:

1- Boşanmış eşini suçlamadan ve kötülemeden, açık ve yumuşak bir şekilde durum çocuğa anlatılmalıdır. Boşandıktan sora anne-babadan birinin yitirilmeyeceğini, sevginin ve bağların devam edeceğini, sık sık çocuğa telkin etmek gereklidir.

2- Çocuğu, boşanmış eşle gelmiş geçmiş sürtüşmenin dışında tutmak gereklidir. Çocuğu tek taraflı kazanma yoluna asla girilmemelidir.

3- Çocuğu barışma aracı olarak kullanmak ve onu taraf tutmaya zorlamak, çocuk ruhunda derin yaralar açabilir.

4- Çocuk eski eşten öç alma aracı olarak kullanılmamalı, çocuğu arada bırakmamalıdır. Belli bir evinin olduğu çocuklara aşılanmalı ve muntazam aralıklarla ayrı olduğu anne veya babayla görüştürülmelidir.

5- Çocuğun olağan veya olumsuz davranışlarını, ayrılan eşe benzetmekten kaçınmalıdır.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ